Rakip ülkeler Türk ununa karşı ‘tarife dışı engel’ silahını kullanıyor

Ferit PARLAK

Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan, un sektörünün 2023’te 166 ülkeye 3.6 milyon tonun üzerinde ihracat gerçekleştirip tüm zamanların rekorunu kırdığını ve 2024 yılında ihracatı 4 milyon tona çıkarmayı hedeflediklerini söyleyerek, “2023’te ihracatımızı yüzde 30 oranında artırdık ve 1.5 milyar dolar gelire ulaştık. 2024 Ocak ayının geçtiğimiz Ocak ayına göre çok daha iyi olması, 2024’te yeni rekor geleceğinin habercisi.

Yanı sıra yaklaşık 22 milyon tonluk kullanmadığımız kapasite var. Devletimizle yapacağımız ihracata yönelik çalışmalarla bu atıl bıraktığımız kapasiteyi de harekete geçirebiliriz” dedi.

TUSAF Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mesut Çakmak ise ihracat pazarlarında Türk ununa konulan tarife dışı engellere dikkat çekerek, “Birçok ülke Türk unuyla rekabet edebilmek amacıyla tarife dışı engel koyuyor. Örneğin, Kuzey Irak yönetimi. Irak hükümetinin ton başına uyguladığı 35 dolarlık vergiye ek olarak 50 dolarlık tarife dışı engel uyguluyor.

Bunu yaparken Ukrayna ve Rusya’dan aldığı 2 milyon tona yakın buğdayı, Türkiye üzerinden ve hiçbir tarife dışı engele maruz kalmadan taşıyabiliyor. Biz de bu alanda tarife dışı engeller koyup, Türk unu için uyguladıkları tarife dışı engellerin kaldırılmasını sağlayabiliriz” şeklinde konuştu.

“Bize anti damping vergisi uygulamayan ülke kalmadı”

Çakmak, “Bize anti damping vergisi uygulamayan ülke neredeyse kalmadı. Üstüne tarife dışı engeller. Ve bunu örneğin Kuzey Irak, İran’a, Rusya’ya, Ukrayna’ya uygulamıyor. Sadece Türk ununa uyguluyor. Yıllardır gösterdiğimiz çaba, aldığımız riskler bu uygulamalarla boşa gitmez. Sektör olarak çabalamaya devam edeceğiz, devletimiz de arkamızda olursa tüm engellemelere rağmen, pazarları genişletmeye devam ederiz, çünkü en iyisini üretiyoruz. O nedenle Irak hala ihracatta birinci pazarımız. Suriye ikinci sırada. Cibuti üç, Sudan dört, Libya beşinci sırada” dedi.

Un sektöründe hizmet veren kuruluşları tek çatı altında toplayan TUSAF, her yıl uluslararası boyutta düzenlediği kongre ve sergisinin 18’incisini Antalya’da gerçekleştirerek, sektör paydaşları ve tedarikçiler başta olmak üzere bin 300’den fazla temsilciyi bir araya getirdi. TUSAF Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan ve Başkan Vekili Mesut Çakmak kongre sırasında DÜNYA’nın sektöre yönelik sorularını da yanıtladı. Tezcan, “Buğday ve un üretimi ve ihracatında 2023 yılı rekorlarla geçti.

Ekim alanlarımızdaki artışın yanı sıra son 7 yılın en yüksek üretimi olan 21.5 milyon tonluk buğday üretimi rakamına ulaştık. Gıda arz güvenliğinin dünyayı tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olduğu bu günlerde, ülkece sağlam stoklara sahip olmanın yanında Türkiye olarak uzun zamandan sonra Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) vasıtasıyla makarnalık buğday ihraç etmeye başladık. Böylece bundan sonraki süreçlerde de stok konusunda endişe duymayacağımızın sinyallerini tüm dünyaya vermiş olduk” şeklinde konuştu.

2024’te buğdayda yeni rekor bekleniyor

Türkiye’de 69 ilde 598 adet un fabrikası bulunduğunu belirten Haluk Tezcan, “Neredeyse her ilçemizde bir un fabrikası var. Her köyümüzde de değirmen var. Bu işletmeler yılda yaklaşık 38 milyon ton üretim kapasitesine sahip.

Un üretimi, tarım sektörünün ülke ekonomisindeki en önemli faaliyet alanlarının başında geliyor. Artan üretimle beraber verim ve kalitemizi de dünya standartlarına çıkarmayı başarabilirsek, kendi buğdayımızla ihracat şampiyonluğumuzu taçlandırabiliriz” dedi. Türkiye’de ki yağışlara ve iklim krizinin etkilerine dikkat çeken Mesut Çakmak ise, “2023’te yağışlar normale dönünce 22 milyon tonluk buğday üretimine yaklaşıldı. Bu yıl çok daha iyi görünüyor.

Ekstra bir sıkıntı çıkmazsa, üretimde yüzde 10’luk bir artış bekliyorum. Yani buğday üretimimiz 24 milyon ton civarında gerçekleşir. Tabii burada ekilen alan miktarındaki ve verimlilikteki artışın da etkisi olacaktır.” Türkiye un sanayisi olarak üretim teknolojisi ve ürün kalitesi bakımdan uluslararası pazarda üstün bir konumda bulunduklarını söyleyen Haluk Tezcan, “Dünya un ihracatında zirvede olmamızla, sektörün gelişen teknolojiyi yakından takip etmesinin büyük ilişkisi var.

Ülkelerin koyduğu tarife dışı engellere ve bu engeller nedeniyle artan fiyata rağmen, o ülkelerin halkı Türk ununu tercih ediyor. Bu kaliteden kaynaklanıyor. Bu nedenle bizler Yeşil Mutabakat kapsamında önümüzdeki sezonlarda, kaliteyi koruyup verimi yükseltmeye ve karbon ayak izini sıfırlamaya yönelik çalışmalarımıza hız kazandıracağız.

Bu dönüşümle birlikte katma değerli ürünlerimizin sayısı ve çeşitliliği de artacak” dedi. İkili anlaşmaların ortaya çıkardığı vergisel dezavantajlardan dolayı birçok ülkeye de satış yapamadıklarının altını çizen Tezcan, “O vergi dezavantajlarımız ortadan kalksa inanın Türk un sektörü, Avrupa Birliği olsun, Amerika olsun birçok ülkede açık ara liderliği alır. Biz çünkü lojistik olarak çok şanslıyız. 3 tarafımız denizlerle çevrili.

Gerek Akdeniz’den, gerek Karadeniz’den gerek Marmara’dan, Ege’den her yerden navlunları en iyi şekilde bulup, bütün dünyaya en uygun şartlarla gönderme fırsatımız var. Ve bu nedenle kıskanılan bir ülke konumundayız. Pazarlarda hakimiyet sağlayan, girişimcilik ruhumuz da var. Bunu nasıl yaptığımız konusunda da, dünya ülkelerinde, ticaret mahkemelerine de konu oluyoruz. Açılan bu kadar davaya rağmen, hâli kadar kaybettiğimiz dava da olmadı.”

Birçok sektörün önünü açıyoruz

Un ihracatçılarının kalitesiyle Türk imajına da katı yaptığını savunan Tezcan, “Un deyip geçiyorsunuz ama un olarak gittiğimiz ülkelerde bizi takip eden pek çok sektörümüz oluyor. Kalitemizle Türk malı imajını güçlendiriyoruz. Aslında biz oraya un olarak gidiyoruz ama arkamızdan makine sektörünü götürüyoruz. Arkamızdan demir çelik sektörü geliyor, inşaat sektörü geliyor. Aslında bir anlamda birçok sektöre oralarda, öncülük de yapıyoruz” diye konuştu.

Yerel halklar ve ustalar Türk ununu tercih edince…

Dünya ihracat pastasından ve gelişmiş ülkelerin yerleştiği pazarlardan pay alabilmenin zor bir iş olduğunu vurgulayan Tezcan, “Bu zorluğa rağmen o pazarları kazanmayı başardık. Biz o pazarlarda rekabetle, hatta köylere kadar gidip okullarda Türk ununun tanıtımını katkı koyarak ve Türk unundan neler yapılabildiğini anlatarak, bu yolda çok büyük bir çaba gösterdik. Bu nedenle yerel halklar, üreticiler, ustalar bize sahip çıkıyorlar artık. Fiyat farkı da olsa Türk ununu tercih ediyorlar” dedi.

En iyisini, bol çeşitle yapabiliyoruz

Tezcan, “Dünyanın temel gıda maddesi olan unu, en iyi yapan ülkesiyiz. Buğdaya değer katan en iyi ülkesiyiz. Çünkü biz kendi ürettiğimizi sadece kendi ürettiğimiz hammadde ile yapmıyoruz. Unu, dünyanın 4 bir tarafından en iyisini, ya da en işimize gelen hammaddeyi bulup, onu işleyip dünya sofralarıyla buluşturuyoruz.

Kimi noodle tüketiyor, kimi makarna, kimi ekmek tüketiyor. Onların istemiş oldukları reçeteler doğrultusunda ürün üretiyor olmanız gerekiyor. Biz un sanayicileri olarak gerçekten bunu çok iyi yapabiliyoruz. Talep edilen ürünleri terzi inceliğinde üretip gönderiyoruz” dedi.

Yeni yol haritası yenilikçi olmalı

Tarım ve gıdada, yenilikçi yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu belirten Haluk Tezcan şöyle devam etti: “Bu kapsamda yeni sözleşmeli üretim modelimizin ülkemizde ve dünyada tarımsal üretimde yeni bir yol haritası çizeceğine inanıyorum. Burada her geçen gün gelişerek büyüyen lisanslı depoların, yem sektörünün ve tarım finansmanındaki yeni aracılık kurumlarının da bu lokomotifi tamamlayacağı düşüncesindeyim.

Bundan sonraki süreçte de sanayicilerin ve üreticilerin iş birliklerinin artırılması bizleri uluslararası arenada yukarı taşıyacaktır. Yeni sözleşmeli üretim modelimizle küçük üreticilerin cesaretlendirilip ekonomik olarak teşvik edilmesi gezegeni gözeten sürdürülebilir bir tarım modeli oluşturulmasında yolumuzu aydınlatacaktır.”

Üretim modellerini ‘su krizi’ merkezli değiştirmeliyiz

10 yıl gibi kısa bir sürede büyük bir su krizi beklediğine vurgu yapan Tezcan, “Özellikle sanayinin içerisinde en yüksek paya sahip olan gıda üreticileri olarak bu yaşadığımız dönemi iyi analiz etmeli ve bu kapsamda bir an önce üretim modellerimizi değiştirmeliyiz. Bizi bekleyen tehlikeler sadece bir üretim kesimini değil, aynı zamanda 8 milyar insanı ve gıda tedarik zincirini de doğrudan etkiliyor olacak” dedi.

Kızıldeniz, daralma, finansmana erişim: Yeni riskler kapıda

TUSAF Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan, “Panama Kanalı’nda yaşanan aksaklık krizi daha da derinleşmekte. Kuraklık sebebiyle yavaşlayan gemi trafiği, sebebiyle başka güzergahlar tercih edilmeye çalışılsa da yaşanan gelişmeler son yıllarda küresel deniz taşımacılığına yönelik en ciddi tehdit olduğu yönünde. Farklı alternatif rotalar ya da ulaşım türlerinin konuşulması söz konusu olsa da mevcut alternatifler maliyeti artıracak ve sürecin uzamasına sebep olacaktır.

Burada global ölçekte yaşanan daralmalarda bile etkilenme lüksü olmayan gıda sanayisinin hali hazırda finansmana ulaşımda yaşanan problemler de eklendiğinde bizleri riskli bir dönemin beklediğini söylemek mümkün” dedi. Tezcan, “Yaklaşık 42 milyon ton buğdayın taşındığı Kızıldeniz, tek başına küresel buğday ticaretinin beşte birine aracılık ediyor. Burada ülkemiz olarak piyasa şoklarından kaçınmak için Kızıldeniz’in açık tutulması adına elimizden geleni yapmalıyız” diye konuştu.

Enflasyona karşı savaşta en büyük katkı un üreticisinden

Olumsuz gelişmeler ve risklerin yanında 2023 yılı Türkiye için iyi geçtiğini gösteren farklı bir alana da dikkat çeken TUSAF Başkanı Tezcan, “Son 10 yıldır düşüş eğilimde devam eden ve 6.4 milyon hektara kadar gerilemiş olan üretim alanımız 2023 yılında tekrar 7.3 milyon hektara yükseldi.

Gıda arz güvenliğinin dünyayı tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olduğu bu günlerde ülkece sağlam stoklara sahip olmanın yanında Türkiye olarak uzun zamandan sonra Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla makarnalık buğday ihraç etmiş olduk. Böylece bundan sonraki süreçlerde de stok konusunda endişe duymayacağımızın sinyallerini tüm dünyaya vermiş olduk.

Bu kapsamda üretimle beraber verimin arttırılmasının yanında kalitemizin de arttırılmasını başarabilirsek, tüm dünya da kendi buğdayımızla un ihracatımızı taçlandırabiliriz” dedi. Haluk Tezcan, “Una ve ekmeğe vatandaşlarımızın makul fiyatlarla ulaşması için sektör olarak vermiş olduğumuz mücadelede sonucunda piyasa dengesini buldu. Ama yaşadığımız süreç bizlere tarımda üretimimizi her ne pahasına olursa olsun arttırmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi” şeklinde konuştu.

Rusya ve Ukraynalı üreticiler ortaklık arayışında

Rusya ve Ukrayna gibi buğday üreticisi ülkelerden ‘birlikte un üretimi’ için talep gelmeye başladığını kaydeden Tezcan, “Bu talep Türk un sektörünün, Türk ununun, Türk imajının dünyada hangi noktaya geldiğimizi gösteriyor” dedi. Çakmak ise, “Yurtdışında fabrika yatırımı için çalışma başlatan arkadaşlarımız da var. Bu tür girişimler, aramızdan uluslararası markaların çıkacağının da habercisi” diye konuştu.

Her fabrikada laboratuvar kuruldu

Sektörün sağlıklı ürün konusunda da hızlı yol aldığına değinen Tezcan şu bilgileri verdi: “Türk un sektörü olarak oldukça sağlıklı ürünler üretiyoruz. Şu anda fabrikalarımızın yüzde 90’ında laboratuvar var diyebilirim. Laboratuvarı olmayan, gıda mühendisi olmayan, üretimde teknik kadrosu olmayan fabrikamız kalmadı. Ve fabrikanın kapısından başlayıp sofraya kadar her aşamada numuneler alıp inceliyoruz. Bu tarladan sofraya olacak şekilde geliştirilecek çok yakın zamanda.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir