Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde (SUBÜ) 63’üncüsü düzenlenen “SUBÜ Konuşmaları” programında “Dostluk Felsefesi” söyleşisi gerçekleştirildi.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Sakarya Sosyal ve Kültürel Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (SAKUM) Müdürü Dr. Mehmet Alper Cantimer moderatörlüğünde yapılan programa, SUBÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kenan Göçer konuk oldu.
Söyleşide “dostluğun ve arkadaşlığın felsefesi, toplumsal problemlerin çözümünde dostluğun yeri” konuları ele alındı, öğrencilerden gelen sorular cevaplandırıldı.
Göçer, yaptığı konuşmada, bugün dostluk ve arkadaşlık kavramının aynı anlamı taşımadığını vurgulayarak, “Dostluğu dostluk yapan iki kural var diyebiliriz; özgürlük ve eşitlik. Bu iki kavram aynı anda bulunmuyorsa, o ilişkiye dostluk diyemeyiz.” ifadesini kullandı.
Tarafların birbirini eşit olarak görmesi ve ilişkinin özgürce kurulması gerektiğini aktaran Göçer, şunları kaydetti:
“Aynı zamanda özgürce ayrılabilme imkanına da sahip olunmalı. Bunlardan biri dahi bulunmuyorsa, bu ilişkiye dostluk demek doğru olmaz. Özgürlük olmadan, dostluk kurulamaz. Kurulabilmesi için taraflar birbirine ast-üst ilişkisi içinde olunmadığını hissettirmeli. Krallık rejimlerinde, dostlukların daha az kurulduğunu görüyoruz. Çünkü o yapı içinde bir korku olur ve kişiler birbirleriyle bu ortamdan yayılan korku sebebiyle bir araya gelemeyebilirler.”
Eşitlik ve demokrasinin görüldüğü ikili ilişkilerin bir zincir gibi birbirine bağlandığında problemlerin, haksızlıkların ve kavgaların biteceğini düşünen Göçer, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Dostlar, birbirlerinin reklamını yapmazlar. İyi dost çevresine sahipsek reklamımız olmaz çünkü bu dostluğun doğasına aykırıdır. Reklam olmadığı için tarihe de çok fazla geçmezler. Tabii ki Sokrates’i Platon anlatmasaydı, biz onların dostluk ortamında ziyafet çekmelerini, sohbet şölenini ve felsefe yapmalarını bilemeyecektik. Oğuz Atay ‘Tutunamayanlar’ kitabında bir bölümde dostluğun demokratik ortamda nasıl kurulabileceğini anlatır; tutunanlar ve tutunamayanlar bir sofrada toplanır ve dostluğun altyapısını oluştururlar. Bunun için öyle sofra lazım ki, o sofranın başköşesi olmamalı. Sofranın ağırlayanı olmamalı ve sonuç olarak herkes eşit olmalı.”